10 Eylül 2021 Cuma

Erken Dönem Çocuklarla Oyun Çalışmalarım

 Bu yazı erken çocukluk döneminin 3 ile 6 yaş arası diliminde oyun temelli çalışmalarda hangi hedeflerle ve neler yaptığımı açıklamak için yazılmıştır.

Erken çocukluk gelişimi çocukluğun ilk yıllarından başlayarak ilkokula kadar olan süreyi kapsar. Bu dönem zihinsel ve fiziksel gelişimin son derece hızlı olduğu ve kişinin ileriki yaşamına ilişkin birçok yapı taşının oluştuğu ve şekillendiği zaman dilimine karşılık geliyor.



Çok iyi biliyoruz ki son derece hızlı gelişen fiziksel ve zihinsel gelişimde oyunun yeri çok önemlidir. Sağlıklı oyun oynayan çocuklar hem okul süreçlerinde hem de hayatları boyu güçlü temeller üzerine kişiliklerini inşa etmiş olur.

Bir oyun ne kadar az yapılandırılmışsa ve ne kadar çok özgürlük alanı sunuyorsa, bu oyunun faydaları da o kadar çok olur. Bu sav risk, zorluk ve macera boyutları da olan daha az yapılandırılmış, daha az denetim altına alınmış oyunların çocuklara fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal anlamda daha fazla fayda sağlayacağını iddia eden araştırmaların bir sonucudur. (Eğitim Profesörü Michael Patte)

Çalıştığım sosyokültürel yapıdaki çocuklar ise aşağıdaki gibi nedenler yüzünden yukarıda bahsedilen sağlıklı oyunları yeteri kadar oynayamamaktadır.

1.Bakıcıların korumacı yaklaşımı

2.Çok erken yaşta sahip olunan tablet, telefon, oyun konsolu vb. dijital araçlar

3.Okula çok erken yaşta başlama ve okul dışı zamanlarda da çeşitli kurslara devam etme

4.Pandemi nedeniyle yeterince sosyalleşememe, ev dışında oyun alanı ve arkadaşına ulaşamama

Son yıllarda özellikle büyük şehirlerde ebeveynler çocukları için okula başlamadan önceki dönemlerinde bazı girişimlerde bulunmaktalar. Çeşitli oyun gruplarına katılmak bunlardan ilk akla gelenidir. Bu oyun gruplarına giden ailelerin en temel hedefi çocuklarının diğer çocuklarla sosyalleşmesini sağlamak oluyor. Daha çok ebeveynlerin sosyalleşmesine yarayan bu buluşmalar aslında çocukların sosyalleşmesi hedefiyle gerçekleştiğinde pek sonuç vermiyor. Sonuç vermemesinin temel nedeni özellikle 3-4 yaşın paralel oyun dönemi olup çocukların hala işbirlikçi oyunlara geçmemiş olmaları. Etrafındaki yetişkinler sıklıkla çocuklarına paylaşma ile ilgili çabalarda da bulunsalar bile bu zamanı gelmeden bitkiyi bolca gübrelemek gibi oluyor ve pek sonuç vermiyor. Bir diğer temel problem de sosyalleşmek gibi genel ve hayati bir kazanımın haftanın belli günleri ve saatleri ile kazanılamayacağı. Ebeveyn doğada, hayvanlarla ilişkilerde, açık alanlarda, komşuluk ilişkilerinde ve alışverişte çocuğuyla beraber etrafla kurduğu iletişimle, bu kanallarda çocuğunu teşvik ettiği veya engellediği oranda onun sosyalleşmesini belirlemiş oluyor. Dolayısıyla bu oyun grupları girişte bahsettiğimiz sağlıklı oyuna tümden yanıt veren girişimler olamıyor.

Ayrıca özellikle çalışan ailelerin başvurduğu bir diğer çözüm de oyun ablaları ile çocuklarının belli zamanlarda buluşup evde veya parklarda zaman geçirmesi. Eminim eğlenceli zaman geçirme konusunda çok işe yarıyordur. Genellikle pdr, psikoloji ve eğitim fakültesi öğrencileri için de güvenli bir part time çalışma alanı da yaratmakta. Fakat bu buluşmalar da çocukların yukarda bahsettiğimiz gelişimsel ihtiyacını karşılamıyor. Burada ana hedef güvenilir bir bireyle çocuğun iyi vakit geçirmesi oluyor.

Çok erken döneme hitap eden jimnastik, İngilizce oyun, drama hatta kodlama kurslarında da çıkış noktası çocuk olmuyor genelde. Okula başlamadan önce bazı kurslara göndermek daha çok ebeveynlerin kendilerini rahatlatmaya hizmet eden çocuk için oluşturulmuş eğitim endüstrisinin! bir unsuru. Burada tekrar olacak ama yinelemeliyim bazı temel tutumlar             -yaratıcılık, iletişimsel beceriler vb.- haftanın belli günleri ve saatleri ile kazandırılamaz.

Peki 3-5 yaş grubu çalışmada ben ne yapıyorum? Yaptığım işin tanımı ne? Çocukla hangi amaçlarla çalışıyorum?

Çocukların yetişkinlerin rehberliği olmadan serbestçe oynadıkları oyunlarda birtakım şeyleri öğrenmede zorlanabildikleri ve öğrenmelerinin zaman alabildiği görülmektedir. (Weisberg – 2013) Bu nedenle yetişkinlerin çocuklara rehberlik ettiği yönlendirici oyunlar (guided play) çocukların öğrenme süreçlerinde ve gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Yönlendirici oyunda yetişkinlerin rehberliği şunları içerir.

-Çocukların öğrenme amaçlarını belirlemek,

-Öğrenme sürecini başlatmak,

-Gerektiğinde süreci müdahil olmadan yönlendirmek,

-Çocuğu (ya da çocukları) aktif bir şekilde oynamaları için cesaretlendirmek,

-Yorumlarla çocukların oyunlarına eşlik etmek,

-Onların kendilerini keşfetmelerine fırsat vermek,

-Öğrenme süreci boyunca çocukların etrafıyla etkileşime girmelerini sağlamak,

Bu işi uygulayan kişiye ise benim 2014 İPA Uluslararası Oyun Konferansında tanıştığım mesleki tanım çok uyuyor: Workplayer, Oyun Kolaylaştırıcısı.

Benim uygulama stratejilerim;

Uygulamalarımı birebir yapmayı tercih ediyorum. O yaş seviyesinin oynadığı tüm oyun türlerini deneyimlemesini ve bu deneyimleri zamanla kendi kendine uygulayabilir hale gelmesini hedefliyorum. Bir oyun buluşmamıza oyun menüsü diye isimlendirdiğim bir akışla giriyorum ve bu oyunlar için gerekli malzemeleri çocuğa sunuyorum. Fakat akış esnek ilerliyor. Çocuğun kendi içsel motivasyonu ile oynamasını, keşfetmesini ve istediği kadar sürdürüp, istediğinde bırakmasını önemsiyorum. En çok da bu yüzden eğitmenlerden ayrılıyorum ve kolaylaştırıcı demeyi daha doğru bir tanımlama olarak görüyorum. Menümde tasarım, odaklanma, dil gelişimine yönelik oyunlar, motor beceri için oyunlar, kinestetik oyunlar ve eğitsel oyunlar her çocuğun güçlü ve geliştirmesi gereken yönlerine göre yerini alıyor. (Bu oyun türleri ile ilgili yazılmış yazılarım ve oyun örnekleri bloğumun geçmiş yazılarında var. Ayrıca önümüzdeki yazılara da her biri ayrı ayrı konu olmaya devam edecek)

Tabii bu çalışmaların verimliliğe ulaşmasında aileyle sağlıklı oyun konusuna aynı pencereden bakmamız önemli. Aynı şekilde çocuğa sürekli bakım hizmeti veren ev yakını ya da çalışanının da aynı perspektiften bakması değerli. Çünkü haftada iki saatlik çalışmaların çocuğun sağlıklı büyümesine dönük olumlu tutum geliştirmesi için diğer zamanlara yayılmasının öneminden bahsetmiştim. Tabii bu çocuğun başlattığı, kendiliğinden gelişen ve sonlanan oyun tutumlarında çocuğun desteklenmesi anlamına gelmektedir. Anne ve babanın sürekli bir oyun kolaylaştırıcı olma kimliğinde olmasına gerek yoktur. Ebeveyn içinden geldiği gibi oynamalı, içinden geldiği sürece ve gerçekten keyif alarak oyunu sürdürmelidir. Bu şekilde oynanan oyun organik bir oyundur.

Çocuğun güvenlik kaygısı ve sağlıklı büyümesi arasında da ince bir çizgi vardır. Frank Furedi’nin başucu kitaplarımdan biri olan Paranoyak Anne Babalık kitabının kapak cümlesi şöyledir: “Bazen Uzmanları Dinlememek Çocuğunuz İçin En İyisi Olabilir!” yine aynı yazarın Korku Kültürü isimli kitabında ise “Risk Almamak En Büyük Risktir” der ve çocukların güçlü büyümesi önünde abartılmış güvenlik önlemlerini eleştirir.

Bakım hizmeti verenlerde bu korumacı tutum ebeveyne göre daha da fazla olmaktadır. Aslında ebeveynlerin bakım verenleri bu konuda rahatlatmaları ve çocuklarının sağlıklı büyümesinde temel rolde olan bakım verenlere hem kendilerinin hem de profesyonellerin eğitim vermeleri yerinde bir çaba olabilir.

Hayatlarının biricikleri olarak torunlarını gören büyükanne ve babaların torunlarına olan koşulsuz sevgileri de özellikle oyuncak alma, oyun oynarken kollama konusunda takım oyununu bozan tutumlara neden olmaktadır. Elbette bunu isteyerek yapmayan büyükanne babalar, yakın akrabalar ve arkadaşlar çocukları oyuncağa boğmaktadır. Sürekli alınan oyuncak çocuğun sağlıklı büyümesine olumlu değil olumsuz etkide bulunur. (Bu başlı başına bir blog konusu olup bir sonraki yazıda ayrıntılı ele alınacaktır.)

Ve en son olarak can sıkıntısı: Çocukların canının sıkılması kötü bir şey değildir. Yaşamaları gereken, deneyimlemeleri gereken bir duygudur. Çocuklarımızın canı sıkıldığında paniklememize hiç gerek yok. Can sıkıntısı çözüm üretmek, keşfetmek ve yaratıcılık için yararlı bile olabilir.

Kurslar, oyun grupları için genellediğimi kendim için de yinelemek isterim. Haftada iki saatlik çalışmam tutum değişikliğine neden olmaz. Domino taşlarını harekete geçirecek ilk etkiyi yaratır. Taşların arka arkaya hareket etmesi yukarıda bahsettiğim diğer bileşenler ile birlikte mümkündür.

Tüm değerli çocuklarımın değerli aileleri ve çevresindeki yakınları ile keyifli ve verimli işbirliği dileklerimle…

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder