7 Haziran 2023 Çarşamba

Hatay - 1 "Hiç Vakit Kaybetmeden Başlamalıyız"

 

05.05.2023 - Mudanya

Şu an pek çok şey anlamsız geliyor bana. AVM içindeki sürüklenmeler. İş içindeki basit düğümleri büyütmeler. Günlük hayatın içindeki pek çok şey, hatta siyaset bile.

Dört aydır Hatay’da devam eden çalışmanın ardından ilk defa bir haftadan uzun bir süredir Hatay’da değilim. Bu süreç içinde ilk defa  kendimi duyma fırsatım oldu.  Hatay’da çalışan pek çok kişi hem orada yaşadıklarına, hem de karakterine bağlı olarak Hatay’dan döndüğünde kendi sürecini çok farklı yaşamıştır. Bendeki çok net: Oradaki dünya gerçek, orada yaptıklarım gerçek, buradaki pek çok şey anlamsız.

*Maraş depreminden bir hafta sonra İBB Yeşil Alanlar Daire Başkanlığından bir toplantı daveti aldım. Daire Başkanlığı ev sahipliğinde 12 ya da 13 Şubat’ta bazı STK temsilcileri, akademisyenler bir araya geldi. Hatay’da çocuklara yönelik neler yapılabilir diye konuşuldu. İki gezici esnek oyun aracı (biz HOP ‘Hayal Gücü Oyun’ aracı diyoruz) ve esnek oyun alanı deneyimi, bir de benim Marmara ve Van depreminden kalan saha deneyimim öne çıkınca toplantı Sunay Akın’ın şu önerisi ile sonuçlandı:

-Nedim’i ve ilgili arkadaşları tıpkı hava indirme birlikleri gibi önden gönderelim. Buradan tahminler üzerine konuşmak yerine bizzat sahadan görerek yapılacaklar belirlensin. Üstelik iki binek araç ile Hatay’ın her yerine hatta köylerine ulaşılabilirler.




Hatay’ı gayet iyi tanıyan ve Hatay sınırlarında afetin boyutunu iyice kavramış olan Sunay Akın’ın bu önerisine minnettarım. Aslında ismini koymadan çalışma alanımızı belirlemiştik. Şehrin kılcal damarlarında dolaşabilecek, köylere, kentin çeperlerine gidebilecek bir araç sayesinde mobil esnek oyun alanımızı götüremeyeceğimiz yer olmayacaktı.

*20 Şubat günü İBB Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı – ki bundan sonra Oyun İstanbul markaları ile bahsedeceğim- koordinasyonunda ilgili birimlerden Cemil ve Cihat Bey ile birlikte Antakya’da İBB Koordinasyon merkezine geçtik. Aynı gün Samandağ’da ilk keşif çalışmasını yaptık. Gezdiğimiz iki çadır yerleşkesi ile kalan iki günde sadece pekiştireceğimiz o fikri benimsedik. “Hiç vakit kaybetmeden başlamalıyız.”

Mustafa ile de o akşam tanıştım. Koordinasyon merkezinin yanındaki çadırkentte eşi ve 3 çocuğu ile bir çadırda kalıyordu. Aramızda sıkı bir dostluğun başlangıcı 20 Şubat akşamı 6.4 depremi ile oldu. Deprem sonrası çadırkentte travması tetiklenen pek çok insan bayıldı, kaçarken bir yerlerini yaraladı, korkudan çocukların ayakları kilitlendi. Çadırkentin sağlık odası ana baba günü gibi oldu ve odadaki hemşir ve hemşirenin kapasitesinin çok üstünde bir yığılma oldu. Mustafa’nın eşi de o gece bayılanlardan biriydi. Kızı Elif de ilk depremde uyku sersemi bir şey anlamamıştı. Ama bu 6.4 depremde hem kendi yaşadıkları hem de annesinin korkusuna tanıklığı ile uzun bir süre çadıra dahi giremeyecekti. O akşam elimizden geldiğince psikolojik ilk yardımda bulunduk. Bilgimiz ve becerimizin yetmediği yerlerde güvendiğimiz psikolog ve doktor dostlarımız ile görüntülü buluşup sürece onları dahil ettik.

Acaba Elif şimdi ne yapıyor? Sosyal zekası çok iyi. Eczacılara kendini çırak yaptırıp bütün gününü İBB eczanesinde ablaları ile eczacılık oynayarak geçirebiliyor. Bir akşam bir bakıyorsunuz iki polis abisi ile ortada sıçan oynuyor. Başka bir gün ekibimizdeki oyun kurucu arkadaşları tavlamış voleybol oynuyor. Ama o sosyal ortamı çadır yerleşkesinin yeri sel ihtimali nedeni ile değiştirildiğinde tamamen kayboldu. Artık İBB personelinden daha uzaklaştı. Etrafları çitle çevrili ve içeri misafirler kimlik göstererek girebiliyor. Çadırkent Afad yönetiminde ve kapıda polisler var. Polisler olmazsa olmaz çünkü küçük Elif defalarca elinde bıçağı sopası olan adamların birbirleri ile kavga ettiğini gördü. Hatta babasının tartaklandığına şahit oldu. Aslında Elif için deprem 20 Şubat’tan sonra başladı. Yağmur da olsa soğuk da olsa çadıra giremedi. Babası ateş yanan bir varilin yanında oturup günlerce kızını kucağında uyuttu. Benim depreme dair dramatik fotoğraflarımdan ilki Mustafa’nın ateş başında saatlerce kucağında kızı uyurken oturduğu o görüntüdür. Ve Mustafa’nın, Elif’in buradaki çocuklar gibi büyümesini görebilmek için daha çok zamana ihtiyaç var maalesef.

*21 Şubat günü Kırıkhan’a gittik. Kırıkhan’da ki yıkıma şahit olmamız ve bir sokak arasında Zehra’nın arkadaşsız kalıp annesini kendisine köleleştirmiş olmasına tanıklık etmemiz ile sahaya oyun ile müdahale konusunda geç bile kaldığımıza karar verdik. Zehra ile olan hikayemizi de bir sonraki yazıda anlatacağım.

İsmi geçmişken; Zehra ile dün görüntülü konuştuk. Esra’yı aradığında. Nedim abi ne zaman geleceksin yine diye soruyor. En son iki hafta önce uğradığımda kendisi kek yapmıştı. Keretanın keki de hiç fena değildi. Bayrama doğru gitmem kesinleşti. Çünkü bayramdan önce geleceğim dedim.

*Ve biz 21 Şubat günü, yüklenmiş yola çıkmaya hazır olan iki HOP aracının Hatay’a gönderilmesini söyledik. İstanbul’da da her şey çok hızlı yürüyordu. Bir taraftan iki gönüllü Can ve Ayşegül ile telefon trafiği, bir taraftan araca yüklenen oyun objeleri ile ilgili Çiğdem Hanım ile yürüyen trafik.

Ve üçüncü güne girdiğimizde Cemil Bey, Cihat Bey ile asker arkadaşı gibi olmuştuk. Dünyadan kopmuştuk. Büyük bir insanlık dramının belki de küçücük bir tarafına merhem olacak bir sürece başlamanın duygudaşlığını yaşıyorduk. En büyük sorunumuz ise çadırın yanında çalışan jeneratörün sesi nedeni ile sabaha kadar uyumamamızdı.

Ve beklediğimiz araçlar ile ilk oyun kurucu gönüllülerimiz geldiğinde artık 23 Şubat günü çocuklar ile buluştuk….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder