Okulların rutinleri değerlidir. Mesela, okullar hafta başında törenle açılır, hafta sonunda törenle kapanır. Törenlerde haftanın olayları, başarıları ödüllendirilir, okula dair genel uyarılar, hatırlatmalar yapılır. Ayrıca her okulun kendine özel rutinleri de vardır. Pilav günleri, veli toplantıları, aile katılımlı etkinlikler, söyleşiler, geziler, kamplar, okul gazeteleri, okul içi radyo yayınları, kermesler vb. gibi.
Peki öğrenci için neden değerlidir bu rutinler?
Hafta içi satranç müsabakasında aldığı ödülün
madalyasını arkadaşlarının önünde taktığı için.
Çanakkale gezisine çıkmadan bir gün önce gözüne uyku
girmediği için.
Teneffüste 3A’ya maçta yenilip arkadaşları ile beraber
üzüldüğü için.
Okul gazetesini çıkarıp komşu komşu elinde gazetesi
ulvi bir hedefle satış yaptığı için.
Peki öğretmen için neden değerlidir bu rutinler?
Öğrenci ile sadece bilgi yolu ile iletişim kurup ders
dışı konuşmayan öğretmen var mıdır? Düşünün bir bu tipte bir öğretmeni. Derse
giriyor ve başlıyor hücrenin yapısını anlatmaya, ya da milli kültür öğelerini.
Sonra da ödevlerini veriyor öğrencilerin ve bitiriyor dersini. Ders dışı
zamanda da kimse ile muhatap olmuyor.
Eğer öğretmen yukarda bahsedilen tipte değilse -ki
böyle olabilmek okul gibi sosyal bir ortamda imkansızdır ve bu sosyal ortamda
bu duvarları örebilen öğretmenleri ayrıca incelemeye almak gerekebilir- öğretmenin öğrencileri ile duygular üzerinden
iletişim alanı rutinlerdir.
Duyguları olan öğretmen gezide yasak olunmasına rağmen
öğrencileri ile otobüste gizlice cips yer, veli toplantısında o çok kızdığı
öğrencisinin aslında baba şiddeti gördüğünü öğrenir, kampta öğretmenin
böceklerden korktuğu öğrencileri tarafından keşfedilir. Her sabah dersin ilk on
dakikasında sınıfta dolaşan duygu topu ile sevinçli veya üzgün çocuklarını
tespit eder.
Peki okul yöneticisi için neden değerlidir bu
rutinler?
Etkili bir yönetici sadece törenlerde kuralları
hatırlatan mıdır? Kapı girişinde durup saçı uzun öğrencileri eve geri gönderen
midir? İyi bir yönetici sadece bilgisayarı başında öğrenci sınav sonuçlarına
saatlerini ayıran mıdır? Evrak işlerini kusursuz halleden midir?
Yoksa aynı zamanda okulunda öğretmen ve öğrencisi için
başarısı dışında; huzurlu ve mutlu bireylerin, demokratik bir ortamda
bulunmasını sağlayacak okul ekosistemi üzerine kafa yoran ve bu hedef için
rutinler oluşturabilen bir lider midir?
Şimdi bu genel girişten sonra biraz da içinde
bulunduğumuz koşullara bakalım. Pandemi koşullarında öğrenci için bu rutinlerin
ne kadarı sürüyor?
Öğretmenler pandemide su alan eğitim gemisinde hangi
taraftaki ağırlıktan vazgeçmek zorunda kaldılar. Bilgi ileten tarafları mı?
Duygularla ilgili tarafları mı? Tabii ikisi birden de atılmadan da bu gemiyi
batırmayanlar da vardır.
Okul liderleri ne yapabildi bu süreçte? Özellikle öğretmen
motivasyonu için! Afet koşullarında eğitimde öncelikleri ne kadar doğru
belirlediler. Belirledikleri öncelikler ne kadar bireylerin ve toplumun sağlığı
için oldu? Pandemi sürecinde psikososyal olarak rehber öğretmenlerini Osmanlı
ordusu tokatçıları gibi ön saflarda kullanmaktan daha öteye gidip psikososyal
alandaki çalışmalara tüm organizasyonu ile hamle yapabildiler mi?
Eylül 2020’den beri Türkiye’nin dört bir yanından
öğretmenle çalıştık. Dört bir yanından yöneticileri de eğitimimizde misafir
ettik. Bi’Okul kendi oluşturduğu ekosistem içinden şunu görüyor. Kovid sonrası
rutinlere dönüşümüz hiç kolay olmayacak. Bu zorluk öğrenci açısından da önce öğretmen
açısından geçerli.
Yine de önce öğrencilerin ihtiyacına odaklanalım.
Tabii ki öğrenciler için içinde bulundukları durumu genellemek
zor. Hem yaşa göre hem de bu süreci nasıl geçirdiğine bağlı olarak birkaç
senaryoyu tartışalım. Anaokulu ve ilkokul ilk seviyelerdeki çocuklar için okula
uyum daha büyüklere göre daha hızlı gerçekleşebilir. Yine de bu yaş çocukların
okulda oyunla ilişkileri kesinlikle pandemi öncesi dönemden daha önemli olacak.
Oyunsuzluk, uzun süre evde geçen zaman ve ekranla daha yoğun temas yaşamış çocuklar
için okulda geçirdikleri bir günün belki de çeyreğinden fazlasını bu eksikliği
güçlendirmeye ayırmak umarım akıl edilebilir.
Ergen gruplarda ise en büyük keşfimiz okul ortamında
kendini ifade edemeyen ama uzaktan eğitimde kendini bulan çocuklarda oldu. Hatta
bu durumun ders başarılarına da yansıdığına dair çok öğretmen geri bildirimi
aldık. Bir grup ergen dönemdeki öğrenci ise eğitimden tamamen koptu. Bazı
çocuklar için okulda olmak bir ödül iken (evde şiddet, kardeşler, yoksulluk
veya varsıllık kaynaklı yaşanan olumsuzluklar) evde geçen bu süreler ciddi
hasarlara neden oldu. Aşırı kollamacı ebeveynlerin son derece dışarı dönük bir
çocuğu paranoyaklaştırdığına da şahitlik ettim bu dönemde. Ve bir de
öğrencilerin yakınlarında ölüm,
hastalığı ağır yaşayanlar vb. travmalara şahitlik etmesi de söz konusu.
Dolayısıyla sadece yaş seviyesi olarak değil, süreci
nasıl geçirdiğine bağlı olarak da yeni normale dönüşte bambaşka profillerde
çocukları okulda karşılıyor olacağız.
Biz yine öğretmenlerin pandemi sonrası ihtiyacı ne
olacak? sorusuna odaklanalım.
Yukarda çocuklar için söylediğimiz tüm sağlık
koşulları öğretmenlerimiz için de geçerli. Bu süreçte bunun dışında online
eğitim ile verimlilik anlamında bir test verdiler ve vermeye de devam
ediyorlar. Tabii bağlantı sorunları, evde çocukla veya bakıma muhtaç bireylerle
yaşayanların dersleri ve ders önü-sonlarına dair kullanabilecekleri zamanları
da sıkıntılı oldu.
Bardağın dolu tarafından baktığımızda ise ise bu
süreçte hiç olmadığı kadar kendilerini web araçlarını kullanmada, yöntemlerini
zenginleştirmede çok iyi fırsatlar yaratan öğretmenlerle de yolumuz fazlasıyla
kesişti.
Bu öğretmenlerin dahi okulla bağları zayıfladı ya da
gece toplantıları, evle işin iç içe karışması ile işe konsantrasyonları olumsuz
etkilendi. Öğretmenler evde iken ya ailesini ihmal etti, ya da ilesi ile
ilgilenirken okulda olduğu gibi verimli çalışamadı. Süreçte çok yıpranan
öğretmen oldu. İşsiz kalanlar oldu. İçinde bulundukları eğitim ekosistemine
yaptıkları işin sadece öğretme odaklı boyutuna yönelik çözümler üretmeye
çalıştığı için bu ekosistemine inancını kaybeden öğretmenler de çoğaldı. Sosyal
medyada doktorlar ön cephede, öğretmenler yatıyor polemikleri de bu
meslektekileri çok yıprattı.
Öğretmenlerin de en az öğrenciler kadar okullarına
geri dönüşlerinde her şeyin eskisi gibi olmayacağını bilerek okul ve sınıf
bağlarına dönük sistemli bir düşünceye ihtiyaç olduğunu öngörmek zor değil.
Vizyoner liderler için nelere ihtiyaç var?
Okul yöneticileri de bu süreçte hem bürokratik olarak,
hem veli kaynaklı, hem öğretmenlerinin problemleri nedeniyle bir gün bile
sonralarını göremeyecek kadar karmaşık hatta kariyelerinin en unutmak istediği
dönemleri yaşadılar. Belirsizlik yönetiminde biraz daha becerikli olanlar,
esnek karar alabilme, bu gibi durumlarda birlikte güvenle yürüyebileceği bir
ekip ve organizasyon kurabilenler bu süreci biraz daha az kayıpla geçmekte.
Vizyoner bir okul yöneticisinin yeni normalde okulu
için öncelikleri ne olacak? Bu süreçten neleri cebine koyarak çıkacak ve yeni
okul normaline ne kadar adapte olabilecek? Bu sorunun yanıtı sadece kendini
değil, birlikte çalıştığı öğretmenleri ve öğrencilerini de etkileyecek.
Önerilerim;
Milli Eğitim Bakanı pandemi nedeniyle okulların
açılacağı gün çocuklara uzun süren teneffüs vaadinde bulunmuştu. Önerim bu
motivasyonu tek günle ve sadece teneffüsle sınırlı tutmaması. Şimdiden içinde
bulunduğumuz koşulların yaraları, bu yaraların tedavisinde okula dönüldüğünde
neler yapılabileceği geniş tabanlı çalıştay vb. platformlarda ele alınmalı.
Pandemiye hazırlıksız girildi. Süreç çok da iyi yönetilemedi ama yine de mazeret
kabul edilebilir. Fakat pandemi sonrasına hazırlıksız başlangıç, bıraktığımız
yerden devam edecekmişiz gibi bir geri dönüşün mazereti yok.
Okul yöneticileri için ;
Ekibi, öğretmenleri ve velileri ile afet sonrası bir
döneme girmenin bilinci ile önceliklerini bilmeli. Öğretmenin okul bağı için,
öğretmenin öğrencisinin sınıf ve okul bağı için güçlü organizasyonlar kurmaya
açık olmalı. Okul rutinlerinin her zamankinden daha değerli olduğunu bilmeli.
Öğrenci ve öğretmenlerin psikososyal açıdan güçlenmeleri, yaralarının sarılması
adına bu rutinleri nasıl çeşitlendirip, doğru kullanacağının cevaplarını ekibi
ile birlikte oluşturmalı.
Öğretmenler için;
En çok öğretmenlerin okula geri dönüş sürecinde eski
alışkanlıklarına ne kadar sıkı sarılacakları ne kadar öğrenci odaklı ve esnek
olacaklarını merak ediyorum? Sınıf kültürü için öğretmenin yapabileceği en iyi
şey oyunun büyülü sağaltım gücünden yararlanmak. Okul dışı öğrenme ortamları
ile belki çok daha ilgili olmalı, eğitimde sanatın iyileştirici tarafını daha
da çok kullanmalı ve sınıfına yönelik tüm bunları tasarlayabilecek bir orkestra
şefi gibi davranmalı.
Peki Bi’Okul olarak biz ne yapıyoruz?
Bi’Okul olarak tüm eğitimlerimizin, projelerimizin
hammaddesi oyundur. Çocuğun en gerçek uğraşı oyunu her yönü ile kavramak ve bir
okulun ders içi ve dışı tüm süreçlerinde kullanmak en deneyimli olduğumuz
yönlerimizden biridir.
Pandemi sonrası okula dönüş sürecinde okul ve sınıf
bağı için rutinlerin, oyunların, projelerin, sanat ve spor etkinliklerinin,
aile katılımlı sosyal çalışmaların öneminin farkındayız. Farkında olmanın
ötesinde heybemiz bu alanlarda yaptığımız pek çok uygulama ile epey de dolu.
Okul bağı ile ilgili anketler, eğlenceli oyunlarla
saha analizi yaptık. Yayınlarımıza misafir ettiğimiz uzmanlar ile konuştuk.
Öğretmen eğitimlerimizde, yönetici temaslarımızda bu konuyu gündeme getirdik.
Herkes bugünün içinden çıkmaya çalışırken biz bundan sonraki adıma odaklandık.
Ve teknoloji ile çocuk için ideal olan oyun ve rutinlerin harmanlandığı bir yeni
nesil eğitim destek modülümüzün tasarımına başladık. Biz son dört aydır
yaptığımız işlerimizi daha bugünlerin verili koşulları oluşmadan tasarlamıştık,
şimdi de bir sonraki adımın verili koşulları oluşmadan bir sonranın adımını
atıyoruz. Hayalperest olduğumuz kadar akılcıyız da. Teknolojiyi sevmemize
rağmen gerçek zemindeki oyundan kopmadan yeni nesil eğitim projelerini
şekillendiriyoruz. Etkileşim halinde olduğumuz öğretmenler ve yöneticilerimizle
gücümüze güç katarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder