Elbet okullar açılacak. Elbet sonunda çocuklar sokağa çıkacak. Peki okula gittiklerinde onları ne bekliyor? Ya da sokağa çıktıklarında? Aşağıda alıntı yaptığım Korku Kültürü - Frank Furedi'nin kitabının ilk baskısı 2001 yılında yapılmış. O yıllarda dahi söyledikleri çocuklar açısından ürkütücüyken gelin bir de bir kaç ay sonrasını düşünerek aşağıdaki yazılanları okuyun.
Son 20 yıldır, çocukların güvenliğiyle ilgili kaygılar sürekli olarak tartışma konusu haline geldi. Çocukların sürekli risk altında olduğu düşünülüyor. “Risk altındaki çocuklar” konusunu ele alan ılımlı yazar bile çocukluk çağını “hayatın en tehlikeli dönemi” olarak kabul ediyor. İngiltere ve ABD’de çocukların güvenliğiyle ilgili kaygılar çocukların yaşamının büyük ölçüde yeniden düzenlenmesine yol açtı. Arkadaşlarla gezinme veya okula gidip gelme gibi olağan çocuk davranışları giderek seyrekleşiyor. Günümüzde, çocukların yalnız bırakılmaması gerektiği konusunda güçlü bir ortak görüş mevcut. Özellikle orta sınıf çocuklar sürekli olarak yetişkinlerin polisiye tedbirleri altında yaşıyor.
Çocuk haklarıyla ilgili düşünsel modanın başlamasıyla,
çocukların birbirleriyle oynama özgürlüğünün yok olmasının aynı zamana denk
gelmesi ilginç bir paradokstur. Çocukların hareketliliğini ele alan ve ciddi
belgelere dayanan bir çalışmada özgürlüğün azalması net bir biçimde gözler
önüne serilmiş. Çalışma biri 1971’de diğer 1990’da yapılan iki araştırmaya
dayanarak, ilkokul çocuklarının hafta sonları gerçekleştirdiği faaliyetlerin
sayısında ciddi bir azalma olduğunu koyuyor. Kendi başına karşıdan karşıya
geçmesine izin verilen çocukların sayısı da azalmış. 1971’de ilkokul
çocuklarının yaklaşık dörtte üçünün kendi
başlarına karşıdan karşıya geçmesine izin veriliyormuş. 1990 yılında ise
bu oran yarı yarıya düşmüştü. Ancak en dramatik değişimler ana baba denetimi
konusunda yaşanmış. 1971 ve 1990 arasında, okula arabayla giden çocuk sayısı
dörde katlanmıştı. Çalışmanın yazarları iki araştırma arasında geçen 20 yılda
çocukların tek başına yaptığı faaliyetlerin de yaklaşık olarak yarıya indiği
biçiminde bir tahmin yürütüyor.
Çocukların kendi başına gezinmesinden duyulan korku saplantı
boyutuna vardı. Ancak çocuk ölüm ve yaralanmalarının en büyük nedeni olan ev ve
yol kazaları konusunda benzer bir korku yaşanmadığı görülüyor. Savunmasız
çocuklara saldırmak için bekleyen yabancı imgesi, ana baba davranışlarını
belirleyen temel etken. Çocukları, okuldan sonra –elbette yetişkinlerin
denetimi altında olmak şartıyla- meşgul etmek için birçok yöntem geliştiriliyor…
Çocuk hareketliliğinin kısıtlanması, çocuk gelişiminde
birçok soruna yol açar. Çocuk sağlığıyla ilgili birçok rapor çocukların durağan
yaşamlarının olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Örneğin kısa süre önce yayımlanmış
olan, çocukların kalp atışlarıyla ilgili
üç yıllık bir araştırma İngiliz tıp uzmanlarını alarma geçirdi. Rapor,
çocukların çoğunun pek az egzersiz yaptığını gösteriyordu. Aynı çalışma,
kuşaktan kuşağa aktarılan birçok oyunun artık çocuklar tarafından oynanmadığına
da değiniyordu…
…
Çocukların yaşamını önlem almaya yönelik ilkeler etrafında
yeniden düzenlemenin sonuçları pek ayrıntılı bir biçimde incelenmez. Oysa
özgürlük yitiminin çocuğun yaşam kalitesi üzerinde yarattığı etkiler kamuoyunca
bilinmektedir. Denetlenmeyen faaliyetlerin çocukların gelişiminde büyük bir
önemi vardır. Karakter şekillenmesini olumlu etkileyen kimi çocukluk
deneyimleri, yetişkin denetiminin olmadığı arkadaş ortamında yaşanır. Denetim
altında olmayan bu tür ortamlar çocukların yanlış yapmasını, bunlardan ders
almasını ve bir takım önemli sosyal beceriler elde etmesini sağlar.,
Frank Furedi, Korku Kültürü, (Sf 166-167-168)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder