9 Mayıs 2020 Cumartesi

Çocukları Bekleyen Asıl Tehlike


Elbet okullar açılacak. Elbet sonunda çocuklar sokağa çıkacak. Peki okula gittiklerinde onları ne bekliyor? Ya da sokağa çıktıklarında? Aşağıda alıntı yaptığım Korku Kültürü - Frank Furedi'nin kitabının ilk baskısı 2001 yılında yapılmış. O yıllarda dahi söyledikleri çocuklar açısından ürkütücüyken gelin bir de bir kaç ay sonrasını düşünerek aşağıdaki yazılanları okuyun.





Son 20 yıldır, çocukların güvenliğiyle ilgili kaygılar sürekli olarak tartışma konusu haline geldi. Çocukların sürekli risk altında olduğu düşünülüyor. “Risk altındaki çocuklar” konusunu ele alan ılımlı yazar bile çocukluk çağını “hayatın en tehlikeli dönemi” olarak kabul ediyor. İngiltere ve ABD’de çocukların güvenliğiyle ilgili kaygılar çocukların yaşamının büyük ölçüde yeniden düzenlenmesine yol açtı. Arkadaşlarla gezinme veya okula gidip gelme gibi olağan çocuk davranışları giderek seyrekleşiyor. Günümüzde, çocukların yalnız bırakılmaması gerektiği konusunda güçlü bir ortak görüş mevcut. Özellikle orta sınıf çocuklar sürekli olarak yetişkinlerin polisiye tedbirleri altında yaşıyor.


Çocuk haklarıyla ilgili düşünsel modanın başlamasıyla, çocukların birbirleriyle oynama özgürlüğünün yok olmasının aynı zamana denk gelmesi ilginç bir paradokstur. Çocukların hareketliliğini ele alan ve ciddi belgelere dayanan bir çalışmada özgürlüğün azalması net bir biçimde gözler önüne serilmiş. Çalışma biri 1971’de diğer 1990’da yapılan iki araştırmaya dayanarak, ilkokul çocuklarının hafta sonları gerçekleştirdiği faaliyetlerin sayısında ciddi bir azalma olduğunu koyuyor. Kendi başına karşıdan karşıya geçmesine izin verilen çocukların sayısı da azalmış. 1971’de ilkokul çocuklarının yaklaşık dörtte üçünün kendi  başlarına karşıdan karşıya geçmesine izin veriliyormuş. 1990 yılında ise bu oran yarı yarıya düşmüştü. Ancak en dramatik değişimler ana baba denetimi konusunda yaşanmış. 1971 ve 1990 arasında, okula arabayla giden çocuk sayısı dörde katlanmıştı. Çalışmanın yazarları iki araştırma arasında geçen 20 yılda çocukların tek başına yaptığı faaliyetlerin de yaklaşık olarak yarıya indiği biçiminde bir tahmin yürütüyor.

Çocukların kendi başına gezinmesinden duyulan korku saplantı boyutuna vardı. Ancak çocuk ölüm ve yaralanmalarının en büyük nedeni olan ev ve yol kazaları konusunda benzer bir korku yaşanmadığı görülüyor. Savunmasız çocuklara saldırmak için bekleyen yabancı imgesi, ana baba davranışlarını belirleyen temel etken. Çocukları, okuldan sonra –elbette yetişkinlerin denetimi altında olmak şartıyla- meşgul etmek için birçok yöntem geliştiriliyor…
Çocuk hareketliliğinin kısıtlanması, çocuk gelişiminde birçok soruna yol açar. Çocuk sağlığıyla ilgili birçok rapor çocukların durağan yaşamlarının olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Örneğin kısa süre önce yayımlanmış olan, çocukların kalp atışlarıyla  ilgili üç yıllık bir araştırma İngiliz tıp uzmanlarını alarma geçirdi. Rapor, çocukların çoğunun pek az egzersiz yaptığını gösteriyordu. Aynı çalışma, kuşaktan kuşağa aktarılan birçok oyunun artık çocuklar tarafından oynanmadığına da değiniyordu…
Çocukların yaşamını önlem almaya yönelik ilkeler etrafında yeniden düzenlemenin sonuçları pek ayrıntılı bir biçimde incelenmez. Oysa özgürlük yitiminin çocuğun yaşam kalitesi üzerinde yarattığı etkiler kamuoyunca bilinmektedir. Denetlenmeyen faaliyetlerin çocukların gelişiminde büyük bir önemi vardır. Karakter şekillenmesini olumlu etkileyen kimi çocukluk deneyimleri, yetişkin denetiminin olmadığı arkadaş ortamında yaşanır. Denetim altında olmayan bu tür ortamlar çocukların yanlış yapmasını, bunlardan ders almasını ve bir takım önemli sosyal beceriler elde etmesini sağlar.,

Frank Furedi, Korku Kültürü, (Sf 166-167-168)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder