Bu yazıya Çağdaş Drama Derneği’nin eğitimleri ve
özellikle düzenlediği kongrelerde bana kazandırdıklarına
minnettarlığımı sunarak başlamak isterim.
Son beş-on yılda okullarda drama eğitmenliği ciddi
biçimde yaygınlaştı. Anaokullarında, özel okullarda, hatta devlet okullarında
pek çok drama eğitmeni çalışıyor.
Bu eğitmenlere basit bir soru sorsak. Drama dersinin amacı ne?
Aynı soruyu bir müzik öğretmenine, halk oyunları ya da
beden eğitimi öğretmenine sorduğumuzda hemen hemen birbirlerine benzer yanıtlar
verir. Peki şu an okullarda çalışan drama eğitmeni kimliği ile derslere giren
eğitmenlerin benzer yanıt vermesi mümkün mü?
Müzik ve resim öğretmenliği adı üstünde öğretmenlik.
Üniversitede başlayan bir süreç. Devamında okulda kadroda resmi bir pozisyonunu
var. Bu derslerin bir müfredatı da var. Satranç, dans yeni moda “robotik” gibi
alanların resmi bir pozisyonu yok belki ama kendileriyle barışık alanlar.
Peki drama? Tiyatroya
rağmen drama! Okul yönetimi gösteri de talep ediyor, istemesek de gösteri
hazırlıyoruz diyen mahcup drama eğitmeni
sayısının oldukça fazla olduğu dramacılar ne kadar kendisi ile barışık?
Drama bir yöntem. Hayır drama bir disiplin. Tek başına
bir disiplinse tiyatrodan ne kadar ayrıştırdık? E peki tiyatro nerede duracak
bir okulun içinde? Kendine nerede, çocuğun hangi yaşından itibaren yer bulacak?
Sevgili drama eğitmenlerimiz bu soruya ortak yanıt
verebilir misiniz?
Drama
dersi ve öğretmeni neden sevilir?
Çocukluğumuzda en sevdiğimiz öğretmenlerimizi
hatırlayalım. Bize çok iyi çarpım tablosu öğretti diye mi? Duygularımıza
değdikleri için mi onları hatırlıyoruz? En keyifli anılarımız da beden eğitimi
derslerinde oynadığımız oyunlar ve teneffüslerde yaşadıklarımız değil midir?
Günümüzde ise drama dersi ve drama eğitmenleri en
sevilenler listesinde üst sıralarda yer alır. Nedenini tahmin edebilirsiniz
sanırım. Drama eğitmeninin malzemesi oyun olunca bu sevgi de kaçınılmaz.
Drama eğitmeni açısından bu sevgi ve değerin doğru
yorumlanması önemli. Bir dersin çok seviliyor olması doğru yapılıyor olduğu
anlamına gelir mi? Bir eğitmenin çok seviliyor olması işine yabancılaşmayı
tetikler mi? Maalesef kendini gereksiz şişirmiş, formasyonu olmayan, farklı
mesleklerden bu alana geçiş yapmış ve bir dizi kursun sonunda popüler öğretmen!
olmuş çok kişi var.
Dramanın okullarda kalıcı ve doğru yer bulabilmesi için
önündeki en büyük tehditlerden birinin bu popülerlik ve bağlantılı biçimde
körleşme olduğunu düşünüyorum.
Bir
ders süresine ne sığar?
Drama dersinde öğrencinin elde edeceği kazanımlar içinden
yaratıcılığı çekelim ve onun üzerinden bir tartışma yürütelim. Büyük ihtimalle
haftada bir ders saati ile işleyen dersin içinde çok etkin biçimde öğrencinin
yaratıcılığına yönelik bir etkinlik gerçekleşmiş olsa bile bu bir tutum
değişikliği yaratmada yeterli mi? Aynı soruyu kendini ifade etme, özgüven vb.
özelliklerin geliştirilmesi için de söyleyebiliriz. Hedefimiz hem bireyde, hem
grupta hatta okulun ekosisteminde bir değişim ise çalışma alanımızın ders dışı
süreçler olduğunu düşünüyorum.
Bir drama eğitmeni okulun ekosistemini etkileyecek güce
sahip. Basitçe elindeki oyun malzemesini ortak çarpan olarak kullanıldığımızda
aşağıdaki formüle ulaşıyoruz.
Oyun x
(geziler+törenler+öğretmenlerle çalışmalar+velilerle çalışmalar+özel gün
etkinlikleri+ve diğer ders dışı etkinlikler)
Peki bu formülün uygulanabildiği bir okulda sonucu tahmin
edebiliyor musunuz? Bir ders dışına çıkmış ve okulun ekosistemine sinmiş böyle
bir yaklaşım ile drama ders disiplini olmaktan çıkar. Bir yöntem olarak okul
içinde geniş bir sahada kullanım alanı bulur. Eğer buradan yola çıkılırsa
müfredatta drama dersi gibi bir dersin olması bana çok anlamlı görünmüyor.
Değişim
nasıl olacak?
Drama eğitmeninin bir okulda bir rehber öğretmen gibi
konumlanmasının yararlı bir tartışma olacağını düşünüyorum. Öncelikle drama
eğitmeninin bu biçimde okul içinde konum değişikliği kabul görse bile ardından
gelecek zorlukların farkındayım. En önemlisi drama eğitmeninin buna hazır
olması. Belli bir düzeni ders içinde tutturmuş bir drama eğitmeninin bu
düzenden çıkıp fazlası ile yaratıcı olması gereken yeni bir düzene adapte
olması kolay değil. Sabit bir programdan değişken bir programlamaya da okul
sistemini belirleyenlerin (program yapıcıların) adapte olması da güç. İşbirliği
yapılacak alanlar ve öğretmenleri ile de verimli köprülerin kurulması
gerekiyor.
Kendi deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki bu
dönüşüm hem kendimde, hem de içinde bulunduğum okul sisteminde uzun bir süreçle
oldu. Tüm gezilerin oyun tabanlı hale gelmesi için fikrin geliştiği yıl bir iki
pilot uygulama yaptık. İkinci yıl yaygınlaştırıldı ama her gezi için ayrı
deneyimler yaşadık. Ve şimdi üçüncü yılımızda hem öğrenci hazır bulunuşlukları,
hem öğretmen işbirliği hem de programda özel yer edinmek gibi detaylar oturdu.
Aynı süreç Pi günü, 23 Nisan haftası, Karne Günü pek çok ders dışı süreçleri de
oyun tabanlı etkinliklere çevirme konusunda benzer bir yol izledi.
Öğretmenler tarafından en hızlı kabulün ve yaygın
kullanımın da ders destekleyici oyun tabanlı eğitim uygulamalarında olduğunu
söyleyebilirim. Öğretmenler öğretmek
istediklerini deneyimsel yolla aktarmaya daha çok hevesli. Bu yüzden hem drama
eğitmeninden bir konunun öğretiminde uygulama geliştirmesini istemek ya da
birlikte bir kutu oyunu vb. tasarlamak okul sisteminde en hızlı yaygınlaşan
oyun uygulamaları oluyor.
İster dersi daha iyi anlatmak için olsun, ister geziyi
daha etkili yapmak, isterse de bir okul töreni ya da özel gününü kutlamak
olsun… Eğer ortak çarpanınız oyun olursa – tabii burada oyunla kastedilen
oldukça geniş bir alan- öğrencinin kazanımı da daha fazla kendini
gerçekleştirmek, yaratıcılık, olumlu duyguların birikimi, nitelikli akran
etkileşimi vb. tutumsal kazanımlar olacaktır.
Bir drama eğitmeni tüm okul sistemini etkileyebilir mi?
Bence evet.
Nedim BUĞRAL
OYUN HAREKETİ DERNEĞİ BAŞKANI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder