“Ailelere Oyunla Eğitim” atölyeleri deyince ilk aklınıza
gelen nedir?
Öncü olmasıdır. Aile katılımlı bu tip uygulamaların okul
dışı, bağımsız bir platformada gerçekleşecek olması bu çalışmayı diğer aile
katılımlı uygulamalara göre bambaşka bir yere koymaktadır. Bu neredeyse boş bir coğrafyaya atılmış bir
adım.
Yaklaşık 10-12 yıl önce Mustafakemalpaşa Belediyesi Bölge
Tiyatrosunda, yönetici olarak tiyatro repertuarını oluştururken ve
yazar-yönetmen olarak oyun tasarlarken hizmet verdiğimiz bölgenin yapısına göre
hareket etmeyi tecrübe ettim. Yerel olanı çözümlerken, ülkede yüksek sanatın
nereye gittiğini elimden geldiğince takip etmeye çalıştım. Orada yapılan çoğu
iş yerelden kopmadan ama öncü oldu.
Yaklaşık 8-10 yıl önce Nilüfer Belediyesinde çocuklarla ve gençlerle
çalışırken de daha daraltılmış bir hedef grupla da aynı bakış açısıyla hareket
ettim. Nilüfer Belediyesi’nde drama eğitimi alan bu çocuklar kimdi? Çocukların
ve ailelerinin beklentileri neydi? Asıl ihtiyaç duydukları neydi? Sadece
iletişim becerileri, toplum içindeki duruşları iyi olsun diye bunca zahmete
girmeleri değer miydi? Ve beklentinin bir adım önüne geçip tematik çalışmalara
yöneldim. Tarihe drama ile yolculuk, bilime drama ile bakmak, Kurtuluş
Savaşı’nı oyunla anlatırken değerler eğitimine dokunmak sadece bu çalışmaları nasıl araçsallaştırdığıma birkaç
örnek. Ve o zaman sayısı bir elin parmağını geçmeyen biz drama eğitmenleri yine
şimdiki pek çok bağımsız sanat atölyesi için öncü olduk.
Aynı tematik yaklaşımları son 7 yıldır çalıştığım Özel
Şahinkaya Koleji çalışmaları içinde söylemek yerinde olur. Üç yıl önce
“Ayrıntıda Bursa” ile yaşadığımız şehre; sanatın ve dramanın büyüsü ile
bambaşka açılardan baktık. Geçen yıl “Ayrıntıda İnsan” projemiz ile değerler
eğitimine sanatla ince bir dokunuşta bulunduk. Bu yıl da “Ayrıntıda Okulum”
teması sıra dışı tiyatro ve drama işleri üretiyoruz. Bu çalışmalarla
okullardaki sanat etkinliklerinin sadece sosyal faaliyet olarak algılanmasını
yıkmaya öncü olduk.
Şimdi Mavi Balon Atölyeleri’nde yeni bir döneme başlıyorum.
Günümüzde çocuğunun eğitimini ve kişilik gelişimini ailesinin esas meselesi
yapmış aileler için başlayan bir dönem.
-Bu aileyi nasıl tanımlarsınız?
Sosyokültürel olarak genellikle;
* Hem anne-hem babanın eğitimli olduğu,
* Sıklıkla hem anne, hem babanın çalıştığı,
* Çekirdek aile biçiminde yaşayan,
* Çocuklarının gelişiminde geleneksel eğitim metodlarının
dışına çıkıp; eğitime ve gerekli gördükçe destek kurslara, profesyonel gelişim
hizmetlerine bütçe ayıran,
* Çocuklarının hem günümüz olanaklarından faydalanırken hem
de bazı temel değerleri-terbiyeleri de edinmesini isteyen,
*Tüketim ilişkilerinin esas öznesi olan,
* Maalesef biraz da uzak çevre (medya vb.), sıklıkla yakın
çevre (komşular, öğretmenler, iş arkadaşları) yüzünden çocuğunun gelişimi ile
ilgili paranoyaklaşan, aileler.
Peki neden bu ailelerin atölyenize katılmasını tavsiye
edersiniz?
Çoğu aile üzerine biçilen anne-baba gömleğini giyerken
farkında olmadan veya olsa da çözemediği ciddi bir gerilimi de yüklendiği için.
Yüklendikleri bu gerilime dışarıdan bakabilmek için.
Çocuğu ile ne yapması gerektiğini, çocuğuna nasıl davranması
gerektiğini hep başkalarından duymaktan sıkılan bireylerin bu aracıları
kaldırmaya ihtiyaç duydukları için. Birbirleri ile eğlenerek neler
yapabildiklerini görmek için. Odak konuda farklı çocukları, farklı aile
yaklaşımlarını ve farklı olmanın normalliğini deneyimlemeleri için.
Çocuğu ile zaten keyifli zaman geçirenlerin bir de
yapılandırılmış oyun ortamında bu keyfi yaşama şanslarını kullanmaları için. Benzer
başka aileler ile etkileşime girme olanağı verdiği için.
Kendine dışarıdan bakabilmek ile tam olarak neyi ifade ediyorsunuz?
Mavi Balon’daki “Oyunla Eğitim” çalışmaların temelinde
günümüz beyaz yaka çalışanlarının ve çekirdek ailesinin içinde bulunduğu
‘yabancılaşmayı’ görünür kılmak ve üzerine tartışabilmeyi kastediyorum. Çünkü
bazen çocuğumuzun iyi yetişmesi için yaptığımıza inandığımız pek çok girişim,
esas gerekli olandan bizi uzaklaştırıyor. Ve bu her aile için aynı şiddette,
aynı biçimde gerçekleşen bir şey değil. Bir de bu çalışmalarda çocuklar çok eğlenirken, ailelerini
şaşırtıyorlar ve kendini gözden geçirenler genellikle yetişkinler oluyor.
Biraz da “Oyunla Eğitim” yönteminden bahseder misiniz?
Aslında çoğu atölye yöntem olarak dramanın kullanıldığı
biçimde bir grup etkileşimi üzerine kurulu. Ama bu başlangıç atölyelerinin
devamında ailelerin kendi içinde uygulayabilecekleri kartlı oyunlardan, şehrin
dört bir yanına dağılarak ve zaman sınırının olmadığı kapı dışı etkinliklere,
sadece dijital ortamın kullanıldığı uygulamalara kadar çeşitliliği olan bir
araç “oyunla eğitim”.
Bu uygulamanın temel bileşenleri: aile + odak konu + bunun
için tasarlanmış oyun’dur.
Bu güne kadar ki uygulamalarda ne gibi tecrübeler elde
ettiniz?
Daha önce benzer bir çalışmaya katılmamış olan her yetişkin
çalışmaya çok gergin başlıyor. Onları çalışmada çocuklarının rahatlığı, katılımı
ve aldığı keyif rahatlatıyor. Her adım onlar için bir soğan halkası gibi oluyor
ve çocuklarının rehberliğinde çalışma bittiğinde çoğu bir çocuk gibi mutlu,
keyifli tamamlıyor çalışmayı. Tabii burada asıl amacın çalışmayı keyifle
tamamlamak olmadığını, odaklandığımız duruma ne kadar çok açıdan bakabildiğimiz
ve çalışmanın sonunda neler ekleyebildiğimiz olduğunu unutmamak gerekli.
Atölyeleriniz hangi zaman aralıklarında gerçekleşiyor?
Şu an başladığım atölyelerden sadece Küçük Prens okuması 10
hafta sürüyor. Bunun dışındaki atölyelerin odak konusu ve atölyenin yöntem
tasarımına göre bir atölye 3 faklı günde, biri de 4 farklı günde gerçekleşiyor.
Çoğu da tek günlük uygulamalar. Bu yüzden haftanın her günü ve günün her
kesitinde bu çalışmaları uygulamak mümkün. Atölyelerin özellikle bu biçimde
tasarlanmış olması bir ailenin, bir gününün belli bir dilimini bir yıl boyunca
bağlamasını da engellemiş oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder